-
Kendini Yönetemeyen Kurum, Yönünü Kaybeder!
Şirketinizde ekip çalışıyor, toplantılar dolu geçiyor, yatırımlar yapılıyor ama sonuçlar bir türlü istenen hızda ve içerikte gelmiyor mu?
Şirketinizde de bazen böyle mi oluyor? Ekip çalışıyor, toplantılar dolu geçiyor, yeni yatırımlar yapılıyor ama sonuçlar bir türlü istenen hızda ve içerikte gelmiyor ve bir yerlerde akış yavaşlıyor. Peki neden? Çünkü çoğu zaman sorun eksiklikte değil, kendini yönetememe durumundadır. Yani kurumun refleksleri planla değil, içgüdüyle hareket ediyor. Kararlar anlık veriliyor, hedefler konuşuluyor ama ölçülmüyor. Zamanla yön kayboluyor, ekip yoruluyor, enerji boşa harcanıyor.
Eğer bu tablo size tanıdık geliyorsa, yalnız değilsiniz. Birçok kurum aynı döngüyü yaşıyor, nedeni de maalesef zayıf sistem. Oysa kurumsal verimlilik, kaynak miktarından değil, yönetim refleksinden beslenir.
Bu döngüyü kırabilmek için kurumların dikkat etmesi gereken beş temel noktadan bahsetmek istiyorum. İşte, uzun vadede fark yaratan o beş yaklaşım:
1- Hedefsizlik, çabasızlığa dönüşür.
Yönetim danışmanlığı süreçlerimde sıkça karşılaşıyorum: belirtilen şirketler, aslında hedefini kaybetmiş yapılardır. Net bir vizyonu ve ölçülebilir hedefleri olmayan kurumlarda, çalışan motivasyonu da uzun süre korunamaz. Bir hedefiniz ve o hedefe inanan bir ekibiniz yoksa, çabanız sizi ileri götürmez. Bu da zamanla verimsizlik ve hatta finansal kayıplarla sonuçlanır.
2- Kendini yönetemeyen kurum, yöneticisini tüketir.
Birçok aile şirketi, büyüme sürecinde hala içgüdüsel kararlarla ilerler.
Yani kurum büyür ama yönetim sistemi aynı kalır. Sonuçta karar yükü hep liderdedir ve lider enerjisini harcar.
Aile şirketlerinde kurumsallaşma bu noktada devreye girer. Çünkü kurumsallaşma, sadece yapı kurmak değil, karar alma refleksini sistematik hale getirmektir. Bir kurum kendini yönetmeyi öğrenmediği sürece, lideri hep “yangın söndüren” konumda kalır.
3- Performans sistemini ölçülebilir hale getirin!
Performans, hisle değil veriye dayalı olarak yönetilmelidir. İnsan kaynakları sistemi, şirketin kas hafızasıdır. Kontrol edilebilir ve ölçülebilir performans göstergeleri (KPI, OKR vb.) çalışanlara net hedefler verir. Bu da “ne yapıyorum?” değil, “neden yapıyorum?” bilincini kazandırır. Unutmayın: ölçülmeyen performans yönetilemez, yönetilemeyen süreç ise geliştirilmez.
4- Toplantılarınızı çıktı üreten hale getirin.
Toplantıların amacı konuşmak değil, karar üretmektir. Her toplantının sonunda sorumlu, tarih ve beklenen sonuç netleşmelidir. Bir sonraki toplantı, öncekinin çıktısıyla başlamalıdır. Bu refleks, kurumsal danışmanlık sürecinde disiplinli iş yapma kültürünün temelini oluşturur. Aile şirketlerinde bu disiplinli iş kültürü için aylık değerlendirme toplantıları çok önemlidir.
5- Disiplin, kontrol değil sürekliliktir.
Kurumsal kimlik yalnızca logodan ibaret değildir; davranış biçimidir. Kurumda herkes görevini, sınırını ve hedefini biliyorsa, özgürlük içinde üretkenlik artar. Bu da uzun vadede stratejik yönetim farkını yaratır. Hedefsiz kurumlar, bir süre sonra yalnızca çalışanlarını değil, liderlerini de yorar. Çünkü sistem yoksa lider yön verir ama ilerleyemez. Hedefin olmadığı yerde yön, yönün olmadığı yerde verim olmaz. Oysa ölçülebilir bir sistem, hem ekip hem lider için sürdürülebilir başarı getirir.
Yayın Tarihi: 14.11.2025
Yazar: Mehmet ERGİN
Yönetim Danışmanı (CMC)
Aile Şirketleri Uzmanı (Phd)
FMA Future Management Academy
