-
Krizin İçinden Geçiyoruz Demeye Gerek Yok, Ne Yapacağımızı Konuşalım
Zor zamanlardan geçiyoruz. Bu artık hepimizin bildiği bir gerçek. Ancak kriz anında içgüdüsel olarak başvurduğumuz maliyetleri kısma ve daha çok çalışma gibi refleksler, durumu daha da kötüleştiriyor olabilir mi?
Ya krizi yönetme konusundaki temel içgüdülerimiz aslında bize zarar veriyorsa?
Bu yazımda, iş dünyasındaki kriz anlarında sıkça yapılan ancak uzun vadede yıkıcı olabilen hataları ve "önce teşhis" yaklaşımına yönelik hem akademik hem profesyonel hem de hayatın içinden deneyimlerimle ışık tutuyorum.
Panikle Harcamaları Kesmek
Kriz kapıyı çaldığında ilk akla gelen genellikle savunmaya geçmektir. Şirketler bir yandan "Harcamaları kıs, ödemeleri ötele" derken diğer yandan "Kredilerle yatırıma devam et" gibi çelişkili adımlar atar. Ancak bu panik hamlelerinin en kritik eksiği şudur: Tüm bunlar yapılırken, şirketin en değerli varlığı olan ekibin motivasyonu ve aidiyeti göz ardı edilir. Bu adımlar, bir şeyler yapıldığı hissini vererek geçici bir rahatlama sağlasa da şirketin geleceği için tehlikeli bir stratejidir.
Bu panik hamleleri, sadece nakit akışını değil, aynı zamanda şirketin itibarını ve iş çevresiyle olan ilişkilerini de aşındırır. Piyasanın hızla değiştiği bir dönemde tüm harcamaları durdurmak, aslında farkında olmadan "sessiz bir geri çekilme" başlatmaktır. Mesele, para harcamakla harcamamak arasında bir seçim yapmak değildir. Asıl kritik olan, neye ve ne zaman harcama yapılacağını bilerek stratejik kararlar alabilmektir. Ofisteki lambayı ve boşa akan suları gereksizse elbette kapatın ama sorun ve çözüm bu kadar basit değil daha yapısaldır.
Geleneksel Kriz Refleksi ve Stratejik Alternatif Karşılaştırması
|
Refleksif Eylem (Kısa Vade) |
Kısa Vadeli Algılanan Fayda |
Uzun Vadeli Maliyet (Aşındırma) |
Stratejik Alternatif Öneri (Terzi Usulü) |
|
Harcamaları kıs, maaşları/yan hakları dondur, kritik yatırımları durdur. |
Hemen nakit akışı rahatlatma, bütçe dengeleme. |
Ekip aidiyetinin ve motivasyonunun kaybı; yetenek göçü. |
Kritik Yeteneklerin Korunması, Yan Hakların Şeffaf Yönetimi. |
|
Ödemeleri ötele/Tahsilat için baskı yapma. |
Anlık likidite artışı, borç çevirme. |
Tedarikçi ve müşteri nezdinde itibar kaybı; iş çevresinin zayıflaması. |
Stratejik Ödeme Sıralaması ve İlişki (İletişim) Yönetimi. |
|
Sessizlik ve Kapalı İletişim. |
Kontrol hissi yaratma, panik yayılmasını önleme. |
Güvensizlik artışı, dedikodu döngüsü, yön kaybı ve içsel kopuş. |
Proaktif, Şeffaf ve Tutarlı Kriz İletişim Planı ve Etkili Uygulaması |
Teşhisi Atlayıp Doğrudan "Çözüme" Geçmek Mi?
Krizler bir gecede ortaya çıkmaz. Genellikle göz ardı edilen sinyallerin kümülatif bir sonucudur. Nakit akışı yavaşlar, satış durağanlaşır, yatırımlar yavaşlar ya da durur, tahsilatlar gelmez ya da uzar. Zamanla sermayedar ortak aranır, hisse satışları başlar, çıkış yolu olarak şirketi satmak bile konuşulur hale gelir, ekip yorulur. Bu nedenle kriz anında atılması gereken ilk adım maliyetleri kesmek veya büyümeye çalışmak değil, sorunu doğru teşhis etmektir.
Eyleme geçme telaşıyla teşhis aşamasını atlamak, yanlış ilacı kullanmaya benzer. Doğru zamanda atılmayan bir adım, ne kadar iyi niyetli olursa olsun etkinliğini yitirir.
Çünkü doğru adım, doğru zamanda atılmazsa artık doğru değildir.
Panik anında en zor ama en güçlü eylem, durup şirketin kendine özgü durumunu anlamaya çalışmaktır. Gerçek çözüm, bu teşhisin ardından gelir.
Herkese Uyan Tek Bir Reçete Aramak
Bir şirketi zirveye taşıyan bir strateji, başka bir şirketi daha da derine sürükleyebilir. Kriz yönetiminde "herkese uyan tek bir çözüm" yoktur. Çözümler "terzi usulü" olmalıdır. Şirketin mevcut durumu, kültürü, yetenekleri ve piyasadaki konumu atılacak adımları belirleyen en temel faktörlerdir.
Bu nedenle, "en iyi uygulamaları" kopyalamak yerine, şirkete özel soruları sormak gerekir.
• Bu şirkette durum nedir?
• Bu şirket şu anda neye hazırdır?
• Nereden ya da nerelerden başlanmalıdır?
Bu üst düzey teşhis, ardından daha granüler ve taktiksel soruları beraberinde getirir:
• Nakit akışında görünmeyen riskler nerededir?
• Operasyonel verim ve iç kaynak kullanımı ne durumdadır?
• Ekipteki motivasyon, rol netliği ve karar ritmi korunabiliyor mu?
Bu yaklaşım, hazır reçeteler arama kolaycılığını reddeder ve bunun yerine her şirketin kendi DNA'sına uygun, incelikli ve özelleştirilmiş bir strateji oluşturulmasını savunur.
Terzi Usulü Çözümler
Bazı çözümler genel olarak yazıya dökülmez, çünkü her şirketin krizi kendine özeldir. Bu durumun temel nedeni, yazıyı okuyan her şirketin ihtiyacının aynı olmamasıdır. Bu nedenle, çözümün baştan sona şirkete özel tasarlanması gerekmektedir.
Biz hâlâ terzi usulü çalışmaya devam ediyoruz. Üstelik yolda giderken bile ihtiyaca göre yöntem değiştirebiliyoruz. Çözümler, şirketin yapısına, ritmine ve kültürüne göre geliştirilir. Neyin yapılacağına ancak birlikte karar verilmektedir. Buradaki örnekler, yalnızca fikir vermek amacı taşır, reçete gibi okunmamalıdır.
İletişimin Önemi
Kriz yönetimindeki diğer önemli bir araç iletişimdir.
• İletişimi keserseniz kriz büyür, ancak bağ kurarsanız krizi yönetebilirsiniz.
• Kriz anındaki sessizlik, kontrol kaybı demektir.
• Sessizlik olduğunda, sadece dış dünya değil, aynı zamanda ekip de ne olup bittiğini anlayamaz.
• Bu durum, güvensizliği artırır ve dağılma başlar.
• Belirsizlik, açık iletişimle yönetilmediği zaman dedikoduya, yorgunluğa ve içsel kopuşa yol açar.
Bu nedenlerle, kriz sadece bir nakit krizi değil, aynı zamanda bir iletişim ve itibar krizidir. Hatta sessizlik, en tehlikeli kriz olarak nitelendirilir. Krizin finansal boyutu dikkat çekerken, asıl yıpratıcı olan içerideki sessizlik, yönsüzlük, kararsızlık, duygusal yük ve motivasyonsuzluktur. Çoğu kriz, konuşulmadığı için büyür.
En Tehlikeli Kriz Yönetimi Stratejisi Nedir?
Bir krizin finansal boyutu herkesin dikkatini çeker, ancak asıl yıpratıcı olan genellikle içerideki sessizliktir. Yönetimin iletişim kurmaktan kaçınması, kontrolün tamamen kaybedilmesine yol açar. Bu sessizlik, ekip içinde güvensizliği, dedikoduyu ve motivasyon kaybını körükler.
Kriz, sadece bir nakit akışı sorunu değil, aynı zamanda bir iletişim ve itibar sorunudur. Belirsizlik, ancak açık ve dürüst bir iletişimle yönetilebilir. Aksi takdirde ekip içinde duygusal kopuşlar başlar ve toparlanması çok daha zor bir hasar oluşur.
Sessizlik ise en tehlikeli krizdir.
Liderler genellikle panik yaratmamak için sessiz kalmayı tercih eder, ancak bu sessizliğin kendisi en büyük paniği ve dağılmayı tetikler. Açık ve doğru iletişim, belirsizliği yönetmenin en güçlü aracıdır.
Bazen Kararsız Kalmak, Yanlış Karardan Daha Kötü Olabilir
Yanlış bir karar vermek şirkete zarar verebilir. Ancak asıl yıkıcı olan, gelen tüm uyarılara ve bariz sinyallere rağmen yanlış yolda inatla yürümeye devam etmektir. Sorun genellikle sadece doğru yolu bulmak değil, yanlış yolda ne kadar süredir direndiğini fark edebilmektir.
Bir krizi asıl derinleştiren, alınan yanlış kararlardan çok, alınması gereken kararların sürekli ertelenmesidir. Kararsızlık hali, belirsizliği ve kaynak israfını artırarak şirketin direncini tüketir. Krizler, "geciken kararsızlıklarla" beslenir ve büyür.
Peki, Bu Yazıdan Heybemize Ne Koyacağız?
Etkili bir kriz yönetimi, panik içinde, ezbere ve doğru sanılan yanlışlarla atılan adımlarla değil, soğukkanlı bir teşhis, şirkete özel "terzi usulü" çözümler ve her şeyden önemlisi açık ve doğru iletişimle mümkündür. Yanlış refleksler yerine doğru soruları sormak, bir şirketin fırtınayı atlatıp atlatamayacağını belirler.
Unutmayın, krizler yalnızca yanlış kararlarla değil, geciken kararsızlıklarla da derinleşir. Bazen tek bir açık ve doğru konuşma, o döngüyü kırmak için yeterlidir.
Peki, sizin şirketinizde bu döngüyü kırmak için bugün hangi konuşmanın başlaması ve nasıl yapılması gerekiyor?
Yayın Tarihi: 18.10.2025
Yazar: Mehmet ERGİN
Yönetim Danışmanı (CMC)
Aile Şirketleri Uzmanı (Phd)
FMA Future Management Academy
