-
Kurumsal Başarının Gerçek Önceliği
Yönetim danışmanlığı yaptığım farklı kültür ve sektörlerdeki şirketlerde aynı dinamiği sıkça gözlemliyorum:
Şirketler rekabeti çok konuşuyor, ancak vizyonu yeterince önemsemiyor ve yönetemiyor.
Oysa vizyon doğru yönetildiğinde, rekabet de çok daha sağlıklı ve verimli şekillenir.
Genelde şu cümleler konuşulur:
“Rakip yeni bir ürün çıkardı.”
“Onlar fiyat kırdı.”
“Biz de hemen aksiyon almalıyız.”
Bu reflekslerin ardında iyi niyet vardır, ancak çoğu zaman yön yoktur.
Çünkü asıl soru genellikle arka planda kalır:
“Biz gerçekten nereye gitmek istiyoruz?”
Peter Drucker der ki:
“Geleceği tahmin etmenin en iyi yolu, onu inşa etmektir.”
Vizyon; sadece sunumlarda güzel duran bir ifade değil, karar alma süreçlerini yönlendiren stratejik odaktır.
Gerçek bir vizyon, kurumun her kademesinde “neden varız” sorusuna tutarlı bir yanıt üretir.
Vizyonu güçlü olan kurumlarda ekipler, sadece yöneticinin talimatına değil, ortak amaca göre hareket eder. Bu da yönetimi kolaylaştırır, karmaşayı azaltır ve verimliliği artırır.
Polyester sektöründe örneğin vizyon “sürdürülebilir üretim” olarak belirlendiğinde, rekabet artık sadece fiyat üzerinden değil, verimlilik ve çevresel etki üzerinden şekillenir.
Bu yaklaşım hem operasyonel maliyetleri düşürür hem de markaya uzun vadeli değer katar.
Rekabet, vizyonun rehberliğinde anlam kazanır.
Rekabet olmadan olur mu? Asla.
Ama yalnızca rekabetin düşünüldüğü bir ortamda sürdürülebilir büyüme olmaz.
Vizyon olmadan rekabet, kısa vadede sonuç verir gibi görünse de uzun vadede kurumsal yorgunluk üretir.
Rakiplerin attığı her adımı takip etmek yerine, kurumun önce kendi yönünü netleştirmesi gerekir.
Çünkü rakipleri takip eden şirketler, yöneten değil, tepki veren şirketlerdir.
Yem sektöründe vizyon “verimli üretime katkı sunmak” olarak tanımlandığında, rekabet fiyat yarışından çıkar; güven ve sürdürülebilir performans merkezine taşınır.
Müşteriye sadece ürün değil, istikrar sunulur.
Hizmet sektöründe ise vizyon “çözüm ortağı olmak” şeklinde belirlendiğinde, rekabet müşteri kazanmakla değil, değer yaratmakla anlam kazanır.
Bu da sadakat, tekrar iş hacmi ve ciro artışı getirir.
Kısacası vizyon değiştiğinde, rekabet de yön değiştirir.
Doğru yönetilen vizyon, rekabeti tehdit olmaktan çıkarır; yol gösterici hale getirir.
Üç Önerim var;
1. Vizyonu soyuttan çıkarın, operasyonel hale getirin.
Ne demek istiyorum? Vizyonu panolara duvarlara oraya buraya asmaktan öteye geçirin.
Nasıl olacak bu ? Şöyle ;
Şirketin her departmanı, kendi vizyon katkısını netleştirmelidir.
Pazarlama “marka algısı”, üretim “kalite sürekliliği”, insan kaynakları “kurumsal aidiyet” üzerinden bu vizyona hizmet etmelidir.
2. Vizyonu yönetim dilinin parçası yapın.
Her toplantıda “bu karar vizyonumuzla uyumlu mu?” sorusu standart hale gelmelidir.
Bu refleks, zamanla stratejik disiplini kurar.
Aynı zamanda yöneticilere gelen konular sadeleşir, çalışanlarda ise kuruma aidiyet duygusu güçlenir.
3. Rekabeti yönetin, takip etmeyin.
Rakiplerden öğrenin, ancak stratejik odağınızı kaybetmeyin.
En iyi kurumlar rakiplerini izler, ama kendi gündemini kendisi belirler.
Rekabet kurumları hızlandırır, vizyon ise yönlendirir.
Yönü olmayan hız, sadece daha hızlı savrulmak demektir.
Uzun vadede fark yaratan kurumlar, rekabeti değil, vizyonlarını yönetir.
Danışan şirketlerde yürüttüğüm projelerde de bunu her defasında net bir biçimde görüyorum:
Vizyonu net belirlenen, anlamı ve önemi benimsenen kurumlarda enerji dağılmıyor, ekipler odaklanıyor, kararlar hızlanıyor.
Rekabeti anlamlı kılan da tam olarak budur. Yani net bir yön, ortak bir amaç ve tutarlı bir vizyon.
Yayın Tarihi: 30.10.2025
Yazar: Mehmet ERGİN
Yönetim Danışmanı (CMC)
Aile Şirketleri Uzmanı (Phd)
FMA Future Management Academy
